Glokom, gözdeki optik sinir hasarı nedeniyle kalıcı görme kaybına yol açabilen bir göz hastalığıdır. Yüksek göz içi basıncına bağlı olarak ortaya çıkan bu hastalığın belirtileri kademeli olarak gelişir ve genellikle fark edilmez. Glokomun erken teşhisi ve tedavisi önemlidir.
Glokomun belirtileri nelerdir?
Glokomun belirtileri esasında ilk aşamalarda hissedilmez. Ancak zaman içinde, görme açısında değişiklikler, gözlerde ağrı, iki göz arasında farklılık, sıklıkla göz yorgunluğu, gözlerde kırmızılık, baş ağrısı, görüşte bulanıklaşma ve ışık çevresinde çemberler gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bu belirtiler dikkate alınarak ve bir doktor tarafından uygun testler yapılarak teşhis edilmelidir.
Glokomun nedenleri nelerdir?
Glokomun birçok nedeni vardır. Yaşlılık en yaygın nedenlerden biridir çünkü yaşlı insanların göz tansiyonu genellikle yüksek olur. Glokom aynı zamanda aile öyküsü olan kişilerde daha sık görülür. Yüksek göz içi basıncı da glokom nedenlerinden biridir. Ayrıca, bazı ilaçlar da glokoma neden olabilir. Çok nadir durumlarda, göz yaralanmaları da glokomun nedenleri arasındadır.
- Yaşlılık
- Aile öyküsü
- Yüksek göz içi basıncı
- Bazı ilaçlar
- Göz yaralanmaları (nadiren)
Yaşlılık
Glokom hastalığı, yaşlı bireylerde daha sık görülür. Yaşlılık, göz içi basıncında artışa ve göz sinirlerinde hasara neden olabilir. Bu nedenle, 60 yaşından büyük insanlar glokom riski altındadır ve düzenli göz sağlığı muayeneleri yapmaları önerilir.
Aile öyküsü
Glokom, aile öyküsü olan kişilerde daha sık görülür ve risk faktörleri artar. Glokom hastalığı olan aile bireyleri, yakın akrabalarda ve özellikle birinci derece akrabalarda görülürse bireylerin glokom açısından değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca, genetik faktörlerin etkisi de göz önünde bulundurulmalıdır.
Göz içi basıncı
Göz içi basıncı, gözün yapısını korumak için gereklidir. Ancak yüksek göz içi basıncı, glokom hastalığına sebep olabilir. Bu nedenle, göz içi basıncının kontrol edilmesi önemlidir. Kontrol altında tutulamayan yüksek göz içi basıncı, göz sinirlerinde hasara neden olarak glokoma yol açabilmektedir. Bu nedenle, düzenli olarak göz içi basıncı ölçümü yapılmalıdır.
Glokom nasıl teşhis edilir?
Glokomun tiplerine ve ilerlemesine göre, farklı testler kullanılarak tanı konulabilir. Göz taraması, ilk aşamada kullanılan bir testtir. Göz içi basıncı ölçümü ile de tanı konabilir. Buna ek olarak, göz muayenesi, en kapsamlı testtir ve glokomun varlığını veya yokluğunu tespit edebilir.
Göz taraması
Glokom için yapılan ilk tarama testi göz taramasıdır. Bu test, optik sinir hasarı veya görme alanı kaybına neden olabilecek yüksek göz içi basıncını tespit etmek için kullanılır. Göz taraması genellikle ağrısız ve invaziv değildir ve tamamlanması yaklaşık 15 dakika sürer. Göz taraması sonucunda, doktorların daha ileri testler yapmalarını gerektiren herhangi bir anormallik tespit edilirse, hastaya muayene ve tedavi önerilir.
Göz içi basıncı ölçümü
Glokom hastalığından şüphelenildiğinde, göz içi basıncının ölçümü de tanı koydurucu testler arasındadır. Bu testte göz içine özel bir aparat yardımıyla hava veya sıvı pompalanır ve göz içi basıncı ölçülür. Eğer bu basınç yüksek çıkarsa, doktorlar glokom hastalığından şüphelenebilirler. Ancak göz içi basıncı ölçümü tek başına tanı koydurucu değildir ve diğer testlerle beraber kullanılır.
Göz muayenesi
Göz muayenesi, glokom hastalığının tespitinde kullanılan en kapsamlı testtir. Bu test sırasında, göz doktoru ayrıntılı bir göz muayenesi yapar ve gözün içini ayrıntılı bir şekilde inceler. Bu muayene sırasında, göz doktoru göz tansiyonunu ölçer ve optik sinirin ve makulanın incelenmesine yardımcı olan bir oftalmoskop kullanır.
Bu test sayesinde, göz doktorları glokom hastalığının tipini belirleyebilir ve hastalığın ilerlemesini izleyebilirler. Bu nedenle, tüm yetişkinlerin iki yılda bir göz muayenesi yaptırması tavsiye edilir. Bu özellikle glokom gibi ciddi bir hastalıktan etkilenme riski olan kişiler için önemlidir.
Glokom nasıl tedavi edilir?
Glokom tedavisinde kullanılan yöntemler, hastalığın tiplerine ve hastanın durumuna göre farklılık gösterir. En sık kullanılan yöntemler ise göz damlaları, lazer tedavisi ve cerrahi müdahaledir.
- Göz damlaları: Göz damlaları, göz içi basıncını azaltarak hastalığın ilerlemesini engellemek için kullanılır. Damlaların kullanımı, düzenli olarak yapılması gereken bir tedavi yöntemidir.
- Lazer tedavisi: Lazer tedavisi, açık açılı glokom tedavisinde kullanılır. Bu yöntemde, göz içindeki sıvı akışı düzenlenir ve göz içi basıncı azaltılır.
- Cerrahi müdahale: Cerrahi müdahale, hastanın diğer tedavi yöntemleriyle sonuç alamadığı durumlarda kullanılır. Bu yöntem genellikle göz içi sıvı akışını düzenlemek veya göz içi basıncını azaltmak için kullanılır.
Göz damlaları
Glokom tedavisinde kullanılan en yaygın yöntemlerden biri göz damlalarıdır. Bu damlalar, göz içi basıncını azaltarak sinirlerin zarar görmesini önleyerek glokomun ilerlemesini durdurabilir. Göz damlalarının kullanım sıklığı ve dozu, hastanın durumuna ve tedaviye yanıtına göre değişebilir. Göz damlaları genellikle düzenli bir şekilde kullanılmalıdır, aksi takdirde tedavi etkili olmayabilir. Göz damlalarının yan etkileri nadirdir ve genellikle hafif ve geçicidir. Ancak, herhangi bir rahatsızlık hissi veya yan etki ortaya çıkarsa, hemen doktorunuza başvurmanız önemlidir.
Lazer tedavisi
Glokom tedavisinde kullanılan diğer bir yöntem de lazer tedavisidir. Lazer tedavisi, hastanın gözündeki damarların tıkanması nedeniyle artan göz içi basıncını azaltmak için kullanılır. Bu tedavi, cerrahi müdahale gibi kalıcı bir çözüm olmasa da, birtakım durumlarda etkilidir. Ayrıca, göz damlaları ve ilaçlarla kontrol altına alınamayan göz içi basıncını azaltmak için de tercih edilebilir.
Cerrahi müdahale
Glokom tedavisinde cerrahi müdahale, diğer tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda kullanılır. Bu tedavi yöntemi nadiren kullanılır ve yalnızca glokomu kontrol altına almak için gereklidir. Genellikle gözün içindeki sıvıyı resorbe etmek için bir tünel oluşturmak amacıyla yapılan cerrahi müdahale, artık nadir görülen bir tedavi yöntemidir. Cerrahi müdahale, glokom hastalarının yaşam kalitesini arttırmak için son çare olarak düşünülmelidir ve cerrahi işlemin riske değer olup olmadığına dikkat edilmelidir.